Geleneksel ırk sınıflandırmalarında biyolojik özelliklerin kalıtım tarafından sabitlendiği ve uzun bir zaman boyunca değişmeden kaldığı kabul edilir. Şimdi biliyoruz ki herhangi bir biyolojik benzerlik , mutlaka yakın bir ataya sahip olunduğu anlamına gelmez. Örneğin koyu ten rengi , ortak ataya sahip olmamalarına rağmen , tropik Afrikalılar ve yerli Avustralyalılar tarafından paylaşılmaktadır. Bu durumda ırkları biyolojik olarak tanımlamak olanaklı değildir. Bu yüzden , insanın biyolojik çeşitliliğini yansıtan diğer bir çok göstergeyle birlikte -bir zamanlar , ırkları tanımlarken temel ölçütler olarak düşünülmüş- ten rengindeki çeşitliliği konusunda bilimciler bir çok ilerleme kaydetmiştir. Şimdi , biz sınıflama olayından açıklama olayına geçiyoruz , burada doğal ayıklanma önemli rol oynamaktadır.
İlk olarak Alfred Russel Wallace ve Charles Darwin tarafından formüle edilen doğal ayıklanma -tropik bölgeler gibi- verili bir çevrede yaşamaya , çoğalmaya ve en uygun türlerin doğa tarafından seçilme işlemidir. Zamanla çevresine uyum sağlamakta zorlanan canlılar giderek yok olur; Elverişli olanlar ise daha çok döl bırakarak yaşamlarını devam ettirirler. Ten rengindeki çeşitliliğin ortaya çıkmasından sorumlu doğal ayıklanmanın rolü , insanın biyolojik çeşitliliğini açıklamada kullanılır. Benzer açıklamalar insandaki biyolojik çeşitlenmenin diğer bir çok yönü için de kullanıldı , ancak hepsini burada tartışmak için yeterince yerimiz yok.
Ten rengi birçok gen tarafından belirlenen karmaşık bir biyolojik özelliktir –bunların ne kadar olduğu bilinmiyor. Melanin , derinin dış yüzeyinde epiderm tabakasındaki hücreler tarafından üretilen kimyasal bir maddedir. Koyu tenli toplumlarda melanin hücreleri açık tenli toplumlara oranla daha çok sayıda ve daha iri melanin tanecikleri üretir. Güneşin morötesi ışınlarına karşı bir ekran gibi duran melanin , insanları güneş yanığı ve cilt kanseri olmak üzere bir çok hastalığa karşı korur.
On altıncı yüzyıldan önce , dünyadaki koyu tenli toplulukların hemen hepsi tropik bölgelerde yaşamaktaydı. Ekvatorun yirmi üç derece kuzey ve yirmi üç derece güney enlemi arasında kalan , bir başka deyişle , yengeç dönencesi ve oğlak dönencesi arasında kalan bölge. Koyu ten rengi ve tropikal iklim arasındaki birliktelik eski dünyada hep var oldu. İnsanın uzak ataları milyonlarca yıl bu bölgelerde yaşadılar. Afrikanın en koyu tenli insanları Ekvator ormanlarının güneş almayan bölgelerinde değil , açık ya da savanlık bol güneşli alanlarda evrimleştiler.
Tropikal bölgelerden uzaklaştıkça ten rengi açılır. Afrika’da kuzeye doğru ilerledikçe ten rengi koyu esmerden esmere doğru bir dizi geçiş gözlenir. Ten rengi Orta Doğu’ya , Avrupa’nın güneyine doğru , Orta Avrupa ve Kuzey Avrupa’ya doğru ilerledikçe açılma gösterir. Tropik bölgelerin güneyinde de deri rengi açıktır. Buna karşın , Amerika’daki tropikal nüfus , çok koyu tene sahip değildir. Bunun nedeni Yeni Dünya’nın yerli Amerikalılarının açık tenli Asyalı atalarınca iskanının , göreli yakın bir zamana olasılıkla yaklaşık günümüzden 30.000 yıl öncesine tarihlenmesidir.
Göçlerin dışında , ten renginin coğrafi dağılımını nasıl açıklayabiliriz? Doğal ayıklanma buna bir yanıt getiriyor. Torpikal bölgelerden güneşten gelen yoğun mor ötesi ışınlara karşı korunması olmayan insanlar , şiddetli güneş yanığı tehlikesi altındadırlar. Bu da hastalıklara yakalanma riskini artırabilir. Bu durum , tropikal bölgelerde yaşayan insanlarda (güneş ışığını gölgelemek için şemsiye ve ya losyonlar gibi kültürel ürünler kullanmadıkları ya da kapalı yerlerde kalmadıkları takdirde) ayıklayıcı bir olumsuzluk yaratır. Güneş yanığı üreme ve çoğalmada da bu tür insanları olumsuz etkiler. Güneş yanığı aynı zamanda vücudun terleme yeteneğini de bozar. Bu tropikal ısıya maruz kalmış açık ten renginin , Ekvator bölgesinde insanın yaşama ve çalışma yeteneğini azaltabilen ikinci bir nedendir. Tropikal bölgelerde açık tenli olmanın üçüncü olumsuzluğu ise insanlarda cilt kanserine yol açabilecek olan radyasyona maruz kalmaktır (Blum 1961). Bununla birlikte , cilt kanseri genelde öldürücü değildir. Ancak öyle olduğunda üreme genelde sona ermiş olmaktadır. Bu da cilt kanseri farklılaşmış üremeye yol açmadığı için , doğal ayıklayıcı bir unsur olarak oynadığı rolün kuşkulu olduğunu göstermektedir. Tropikal bölgelerde açık ten rengine sahip olmanın yol açtığı bir dördüncü olumsuzluk ise aşağıda tartışılmaktadır.
W.F. Loomis (1967) ve diğerleri açık ve koyu ten renginin her ikisini de doğal ayıklanma etkileriyle açıklar. Loomis insan bedeninin D vitamini üretimini artırmada mor ötesi ışınların rolünü vurgulamaktadır. Çıplak olan vücut doğrudan D vitaminini güneş ışığından sentez yapar. Bununla beraber (açık ten renginin geliştiği kuzey Avrupa ülkeleri gibi) yılın büyük bir bölümünde havanın , insanların giyinik dolaşmaları için yeteri kadar soğuk olduğu bir çevrede giysi , D vitamininin deride üretilmesini engeller.
D vitamini eksikliği bağırsaklarda kalsiyum emilmesine engel olur ve raşitizm diye bilinen beslenme hastalığı ortaya çıkar. Raşitizm , kemiklerin yumuşama ve deformasyonuna yol açar. Kadınlarda kalça kemiğinin deformasyonu çocuk doğurmayı zorlaştırır. Melanin , mor-ötesi ışınlarını engellediği için kuzey bölgelerde koyu tene karşı bir ayıklanma olmuştur. Kuzeyde kış sırasında açık ten rengi , vücudun güneş ışığına maruz kalan bazı bölümleri tarafından mor-ötesi ışınların en yüksek seviyede emilmesini sağlar. Alınan besinler içerisinde D vitamini eksik ise böylece azalan melanin seçici bir şekilde korunur. D vitamini üretimini düşürdüğümüzde , açık ten bulutlu kuzeyde avantajlı , fakat güneşli tropikal bölgelerde avantajlı değildir. Loomis’e göre tropikal bölgelerde koyu ten rengi mor-ötesi ışınları perdeleyerek vücudu fazla D vitamine karşı korur. Bu vitaminin çok aşırısı vücudun yumuşak dokularında kalsiyum deposunu oluşturur ve böbreklerin sonuçte iflas edebileceği potansiyel olarak ölümcül bir duruma (D Hipervitaminosis) yol açabilir. Safra taşları , eklem rahatsızlıkları ve dolaşım sorunları Hipervitaminosis D’ nin diğer belirtileridir.
Ten rengi üzerinde olan bu tartışma , biyolojik benzerliklerin tek nedeninin ortak ataya sahip olmakla açıklanamayacağını göstermektedir. Doğal ayıklanma insan çeşitliliğindeki bu tür durumlara önemli bir katkıda bulunmuştur.
KAYNAK:
C. P. Kottak , Antropoloji: İnsan Çeşitliliğine Bir Bakış , İstanbul , Ütopya Yayınevi , s. 103-105
İkincil Kaynak:
http://dusunenprimat.blogspot.com/2011/03/ten-renginin-cesitliligi.html