İnsanlar gökyüzüne baktığında farklı duygulara kapılırlar. Kimileri en ulaşılmaz yer olduğu için hayallerini oraya kilitler, kimileri için huzur kaynağı, kimileri için ise ürpertici bir yerdir. Çünkü gökyüzüne her baktıklarında ne kadar küçük olduklarını hatırlarlar. Ardından sorular gelir. Evren nasıl oluştu? Evren sonsuz mu? Evrende yalnız mıyız? Biz nasıl oluştuk? Canlılar nasıl oluştu?
İşte insanlığın yüzyıllar boyunca merak ettiği belki de en önemli sorular bunlardır. Her dönem o dönemin bilim ve tekniğinin gelişmişlik düzeyine uygun cevaplar verilmeye çalışılmıştır.
Antik çağ’da Homeros suyu başlangıç kabul eder. Heraklitos’a göre ise her şey “ateş”ten oluşmuştur. O dönemin en kabul gören düşüncesi ise Hesidos’un düşüncesidir. Ona göre başlangıçta KHAOS denilen boşluk yada şekil verilmemiş bir adam vardı. Khaos’tan Gaia (toprak ana) meydana geldi. Gaia kendi kendine kocasız olarak Pantos(deniz) ve Uranos (gök)’u meydana getirdi..diye sürüp giden sonunda evrenin ve canlılığın oluşumunu anlatan “yunan mitolojisi” dir.
Tek tanrılı dinlere göre ise evren ve canlılık her şeye gücü yeten büyük bir güç tarafından yaratılmıştır. Oysa günümüzde evrenin ve canlılığın oluşumu için herhangi “özel bir güce” ihtiyaç olmadığı anlaşılmıştır.
Evrenin Oluşumu
Yaklaşık 14 milyar yıl önce madde ve enerji çok küçük bir hacim kaplıyordu. Bu durumda yoğunluk ve sıcaklık sonsuz kabul ediliyor.4 temel kuvvet(kütle çekim, elektromanyetizma, zayıf ve güçlü kuvvet) birlikteydi.
Bir süre sonra kütle çekim diğerlerinden ayrılır ve evren “Şişme Dönemi”ne girer. Sıcaklığın düşmesiyle birlikte ilk madde oluşmaya başlar (kuark,lepton ve bunların anti maddesi)
Sıcak daha da düşünce güçlü kuvvet elektromanyetizmadan ayrılır. Bu esnada madde ve anti madde birbirini yok eder. Madde biraz daha fazla olduğundan evrende varlığını sürdürür.
Son olarak zayıf kuvvet ve elektromanyetizmada birbirinden ayrılır. Ardından Elektronlar, ve nötrinolar oluşur. Geçen süre içerisinde atomlar… Gökadalar, Yıldızlar ve gezegenler oluşur.
Canlılığın Oluşumu
Dünya yaklaşık olarak 4,5 milyar yıl önce yıldızlararası toz bulutlarından oluşmuştur. İlk zamanlarda dünya çok sıcaktır soğumaya başlamasıyla birlikte yanardağların püskürttüğü gazlar sayesinde Atmosfer, Denizler ve canlılık oluşmuştur.
Yanardağlardan çıkan gazların büyük bir çoğunluğu su baharı geri kalanı ise azot, karbondioksit, metan ve amonyak oluşturuyordu.
Yanardağlardan çıkan su buharı yerkabuğunun ısısından dolayı yere düşmeden buharlaşıyordu. Bu olay yer kabuğu soğuyuncaya kadar sürdü. O zamanlar dünyaya bakılırsa bir sis tabakası görülür.
Su buharı yağmur olup yeryüzüne indiğinde ise denizler, göller vs. oluştu. Suyun altında kalan yanardağlardan çıkan metan, karbondioksit, amonyak gibi moleküllerin birleşmesiyle amino asitler ardından proteinler ve nihayet tek hücreli kuaservatlar oluşmuştur. (3.5 milyar yıllık bir serüven sonucunda biz oluştuk)
Bilimsel çalışmalar bize gösteriyor ki her şey “Doğanın Diyalektiği”ne uygun bir şekilde olmuştur. Bunun için “akıllı tasarım”a ihtiyacımız yok.
Mitler, özel güçler hep sınıflı toplum yapısının ürünleridir. Çünkü bu şekilde bir avuç azınlık çoğunluğu yönetebilir. Yani üst yapı(din, idealist felsefe, sanat, hukuk) çoğunluğa bunun bir kader olduğunu eğer bu dünyada “iyi” olurlarsa öbür dünyada bütün güzelliklere sahip olunacağı empoze eder. Buna karşı çıkanlar ise zindanlarda çürütülmeye çalışılır. Bunun içindir ki bir mistik güce inanıp inanmak sorunu yalnız basit bir sorun değil bir toplumsal bozukluğu kabul etmektir. Bilimi prangalardan kurtaralım doğayla barışık paylaşımcı bir dünya kuralım.
Okan Yolcu
Reblogged this on tabletkitabesi.