Araştırmacılar, 1 metre boyundaki nesli tükenmiş uzak akrabamız, Homo floresiensis‘in (nam-ı diğer hobbit) DNA’sını dizilemeye hazırlanıyor. Endonezya‘da gün ışığına çıkarılan fosil örnekleri, eğer örnekleme aşamasında bir problem çıkarmazsa, bu türün sınıflandırmasına ait önemli bilgiler verebilir.
Australian Centre for Ancient DNA (ACAD) adlı araştırma merkezi, bu yıl içerisinde, Endonezya’daki Liang Bua kazı alanında bulunan, 18.000 yıllık H. floresiensis diş örneğinden, DNA izole etmeye çalışacak.
Bu küçük azı dişi, modern insan DNA’sı ile “kirlenmemesi” için oldukça dikkatli şekilde korunuyor. Bu sayede zaten az miktardaki hobbit DNA’sının modern insan DNA’sı ile karışmasının önüne geçilebilecek. (Geçen 18.000 yıl ve tropiklerin sıcak ve nemli atmosferi dişteki orjinal DNA’yı muhtemelen parçalamış olacağı; bu parçalanmadan kurtulan DNA’ların ise oldukça parçalanmış durumda olacağı tahmin ediliyor.)
Dişin şu an tutulduğu yer ise Jakarta’daki Indonesian National Centre for Archaeology adlı araştırma merkezi. Bu merkezin yöneticisi Tony Djubiantono, DNA elde etme yöntemlerindeki gelişmeler sayesinde, örnek alırken yaşanılan birçok problemin üstünden gelindiğini belirtiyor. Djubiantono, Elde edilecek verilerin, H. floresiensis‘in evrimsel tarihinin nasıl yol aldığını da açığa kavuşturacağını belirtiyor.
Eğer bu “yaşlı” DNA, dişten başarılı şekilde elde edilirse, bu DNA dizisinin diğer türler ile karşılaştırılması, sınıflandırma konusunda süregelen birçok tartışmaya da son noktayı koyabilir. Nitekim, H. floresiensis‘in gerçek ailesinin kim olduğu hala belli değil. Örneğin, H. floresiensis‘i ilk tanımlayan ve isim babası palaeoantropolog Peter Brown, yapmış olduğu sınıflandırmanın yanlış olabileceğini belirtiyor.
Brown, ilk önceleri hobbit’in insan cinsi Homo altında olduğunu düşünmüş, ancak ilerleyen zamanlarda, hobbit’in atalarının Homo’lardan çok daha önce Afrika’dan ayrıldığından şüphelenmeye başlamış. Bu sebeple H. floresiensis’in adının başındaki “Homo” ibaresi çok da doğru olmayabilir.
Dişli Problemler
Bundan 5 yıl önce, aynı amaçla yola çıkan iki ACAD araştırma takımı da, 2003′te bulunan bir H. floresiensis dişinden, DNA çıkarmayı amaçlamıştı. Ne yazık ki, her iki takım da başarısızlığa uğramıştı.
Christina Adler tarafından yönetilen yeni çalışmada ise, standart örnekleme yöntemleri değiştirilmiş. Çünkü, önceki başarısızlıkların, örnek alma basamağında yaşanan yanlışlıklardan kaynaklandığı tahmin ediliyor.
Adler’in takımı, daha önceki “antik DNA elde etme” yöntemlerini teker teker incelemiş. Buna göre, hangi örnekleme yöntemlerinin daha başarılı sonuçlar aldığını görmüşler.
Buna göre, dişler üzerinde gerçekleştirilen çoğu genetik çalışma, genellikle dişin iç dokusu, dentin üzerine yoğunlaşsa da, Adler’in takımı, diş kökünü kaplayan cementum kısmının DNA açısından daha zengin olduğunu bulmuş. Yeni çalışmada da bu kısım hedef alınmış.
Benzer şekilde, delme (drilling) işlemi, yine kemik ve dişlerden DNA örneği almak için en kullanılan yöntem. Ancak, Adler’in takımı, delme işleminde kullanılan mini-matkapların, dönme hızlarının dakikada 1000 deviri aştığında, oluşturdukları ısı yüzünden DNA’nın anında parçalandığını görmüş. Bu amaçla, daha düşük devirli matkapların daha yararlı olacağı görülmüş.
Ufak Bir İhtimal
Christina Adler, daha önceki fosil DNA çalışmalarındaki başarısızlıkların, yeni örnekleme yöntemleri ile artık başarıya ulaşabileceklerini belirtiyor. Bir matkabın dönme hızının tüm bir çalışmayı çöpe atması gerçekten de, örnek alma basamağının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Antik-protein analiz uzmanı Matthew Collins (University of York) , bu çalışmadan elde edilecek sonuçların, paha biçilemez fosillerden örnek alınması sırasında, DNA kayıplarını azaltacağını, DNA dizilemede daha önemli sonuçlar elde edeceğimizi ve bu şekilde evrimsel tarihimizde daha geçmişe gidebileceğimizi belirtiyor.
Collins, buna rağmen bu çalışma sonuçları için biraz karamsar. Collins’e göre, H. floresiensis‘den elde edilecek DNA örnekleri, kazı alanının çok sıcak bir iklime sahip olması yüzünden, oldukça parçalanmış olabilir. Ancak ACAD araştırmacıları, yapılan uğraşının, mutlaka değeceğine eminler. Nitekim, ACAD, 2007 yılında, 6.000 yıllık bir domuz dişinden başarılı şekilde DNA örnekleri elde edebilmişti.
DNA izolasyonu ve dizileme ardından, H. floresiensis‘in genomik karakteri ortaya çıkarılacak. Genetik haritasının diğer türler ile kıyaslanması ile Hobbit’in bizden biri olup olmadığı, adındaki Homo ibaresinin doğru olup olmadığı anlaşılacak.
Natur News dergisinde yayınlanan orijinal makaleye ulaşmak için tıklayın
Kaynak: