Bize gelen soru şu şekildeydi:
Soru: “Merhabalar. bilinçle ilgili bir süredir oradan buradan okumalar yapıyorum. idealist yorumları bir tarafa bırakırsak, bilinci açıklayan anladığım kadarıyla iki teori sözkonusu. İlki algoritma tabanlı bir yapı olan beynin yan ürünü olduğu yönünde. Buna göre bilinç, bilginin işlenmesiyle ilintili evrimsel bir hatadır. Verdiğimizi sandığımız kararlar iradi değildir. Karar kimyasal reaksiyonlarla alınır, bilinç denilen şey bunun üzerine çöküp “kararı ben aldım” der.
İkincisi bilgi alışverişinin olduğu her yerde ilkel ya da karmaşık düzeyde bir bilinç vardır. Bu bir nükleer reaksiyon geçiren uranyum atomu da olabilir, atıyorum bir salyangoz da olabilir, bir insan da. Bilginin işleme girip başka bir bilgiye dönüştüğü her durum kendi bilincini yaratır.
Çok karmaşık bir konu. Evrim teorisinin bilince dair bir açıklaması var mıdır?”
Evrim Ağacı olarak cevabımız şu şekilde:
Sevgili okurumuz,
Gerçekten sorunuz da, sorunuzun içerisinde verdiğiniz bilgiler de son derece isabetli. Bu yüzden sizi tebrik etmek istiyoruz.
Biz, Evrim Ağacı olarak bu bahsettiğiniz iki açıklamanın bir sentezini yapmamızın daha doğru olacağı kanısındayız, kendi eğitimlerimizde de bu şekilde bir yaklaşım izliyoruz. Şimdi biraz açıklamama izin verin:
İlk olarak, bilinci anlayabilmemiz için, beyin dediğimiz organın evrimini anlamamız gerekir. Bununla ilgili şöyle bir yazı yayınlamıştık zaten:
https://www.facebook.com/note.php?note_id=166678153390268
Orada değinmediğimiz bir konu olarak, beynin en ilkel hallerine gitmemizde fayda vardır. En ilkel beyinler olarak gangliyonları görebiliriz. Çünkü bunlar, sinir hücrelerinin öbeklenmiş halleridir ve bir beynin en az gelişmiş yapısı şeklinde görev yaparlar. Gangliyonlar, örneğin, yassı solucanlarda görülür. Kafa oluşumuyla (cephalization) birlikte bu yapıların gittikçe bugün “beyin” dediğimiz organa geliştiği görülür. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki bağlantıda bulabilirsiniz:
Konuya biraz daha derinlemesine bakacak olursak, bilincin evrimi ile beynin evrimi arasında yakın ilişki olduğunu görürürüz. Yapılan araştırmalar, bazı şempanzelerin ve orangutanların, oldukça yüksek IQ seviyelerine sahip olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili bilgileri, aşağıdaki kaynaklardan okuyabilirsiniz:
http://www.newscientist.com/article/dn17318-monkey-iq-test-hints-at-intelligent-human-ancestor.html
http://www.pbs.org/wnet/nature/episodes/orangutans-just-hangin-on/orangutan-i-q/2265/
http://www.timesonline.co.uk/tol/news/uk/article1654998.ece,
http://www.sciencedaily.com/releases/2006/08/060801231359.htm
Genel olarak bir orangutan veya şempanzenin insan ölçeğinde 16-20 arası IQ’su olduğu bilinmektedir. 100 puan, bir insan için “normal” olarak görülmektedir. Yani maymunların da belirli bir düzeyde zekası bulunmaktadır. Benzer testler, farklı hayvanlarda da yapılmıştır ve bu canlılarda da belirli seviyelerde IQ düzeyleri gözlemlenmiştir.
Bir hayvan davranışları uzmanı olan Edward O. Wilson’ın (http://en.wikipedia.org/wiki/E._O._Wilson) yaptığı bir çalışmaya göre, insandan sonra en yüksek IQ’ya sahip olan canlılar aşağıdaki gibidir:
1 ) Şempanze (iki türü)
2) Goril
3 ) Orangutan
4 ) Babun (7 farklı türü)
5 ) Gibon (7 türü)
6 ) Maymun (Makaklar ve diğerleri)
7 ) Küçük-dişli balina (katil balina da dahil)
8 ) Yunus (8 farklı tür)
9 ) Fil (2 tür)
10 ) Domuz
Hayvan IQ’ları üzerine yapılan bir diğer araştırmaya da şuradan ulaşabilirsiniz:
http://www.globalanimal.org/2010/12/08/animal-iqs-which-is-the-smartest-animal/26219/
Sonuç olarak, her hayvanın belirli bir düzeyde IQ’su bulunmakta. Ancak insan, bunlardan açık ara ileride. Fakat bu demek değildir ki biz onlardan “üstünüz.” Biz, sadece zeka konusunda kendisini geliştirmiş bir türüz. Bunun haricinde bir ayı gibi pençelerimiz, bir tazı gibi bacaklarımız, bir çita gibi hızımız, bir kelebek kadar güzel renklerimiz, bir köpekbalığınınki gibi bir burnumuz yok. Onlara karşılık, beynimiz daha gelişmiş ve şu an etrafımızda gördüğümüz hemen her şey, bunun bir ürünü.
Peki, bilincin bu evrimdeki yeri neresidir? Bununla ilgili, yine yukarıdaki notumuzu okumakta fayda vardır. Çünkü insan bilincinin evrimi, zekanın evrimiyle paralel olmuştur. Beyin büyüyüp, sinir düğümü sayısı arttıkça, duyu organlarından alınan verilerin işlenmesi kolaylaşmış ve farklılaşmıştır. Daha önceden bize anlamsız gelen noktalar, anlam kazanmıştır.
Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, beyinde gerçekleşen biyokimyasal reaksiyonlardır. Bizim “düşünce” dediğimiz olgu da, bu reaksiyonlardan fazlası değildir.
Bizim görüşümüze göre, doğada hiçbir canlı, özellikle de hayvan, bilinçsiz hareket etmez. Çünkü az ya da çok gelişmiş bir duyu organları zinciri ve sinir sistemi bulunmaktadır. Dolayısıyla, IQ düzeyi bizim ölçeğimizde 1 bile olsa, kendi zeka sınırları dahilinde, bilinçli hareket etmektedir. Ancak bu zeka sınırları öyle dardır ki, bizim gibi daha yüksek zekaya sahip hayvanlar tarafından incelendiğinde, “otomatiğe bağlamış” ya da “programlanmış” ya da daha bilimsel adıyla “içgüdüsel” bir hareket gözlenebilir. Ancak bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Tek sorun, biz, onların IQ düzeyinde düşünemiyoruz ve bu sebeple yapılan hareketler içgüdüsel geliyor.
Peki biz, hareketlerimizde özgür müyüz? Evet, şu anda Dünya üzerindeki en yüksek IQ’ya sahip canlılar biziz. Ama madem ki biz, bizden düşük IQ’lu canlılara baktığımızda “otomatik” ve “içgüdüsel” hareketler görüyoruz, acaba bizden çok daha zeki bir varlık olsaydı, bizi aynı şekilde görür müydü? Açıkçası, bu soruya, gündelik hayatlarımızı düşünürsek veya en çılgın ya da sıradışı insanların hayatlarını bile düşünsek, cevap vermemiz çok zor olmaz. En nihayetinde hepimiz benzer hayatlar yaşıyoruz, hikayeler farklı olsa da. Günlük hayatınızı gözden geçirin. Ne kadar sıradışıymış gibi görülürse görülsün, bizim için kıymetli olduğu için değerlidir yaşadıklarımız. Halbuki bir diğer canlı için bizim yaptıklarımız ve hayatımız hiçbir anlam ifade etmeyebilir ve tüm davranışlarımız, bizden çok daha zeki bir hayvana (eğer var olsaydı) “içgüdüsel” gelebilirdi.
Bu sebeple, bütün hayvanlar, çok dikkatli bir şekilde ve nasıl ki tarih bilimi tarihi, “o dönemin içerisinde” inceliyorsa, biyoloji de canlıların davranışlarını “o IQ düzeyinde” incelemelidir. Böyle yapıldığında görülecektir ki, aslında her hayvanın bir bilinç düzeyi vardır. Tek sorun, bizden düşük IQ’lu hayvanların zeka düzeylerinin onlara tanıdığı esnekliğin, bizim zekamızın bize tanıdığı esneklikle kıyaslanmayacak kadar sınırlı olmasıdır.
Bu açıdan, kararlarımızda özgür olup olmadığımız da, ayrı bir tartışma konusudur. Zira beynimizdeki her “karar” ve “düşünce”, duyu organlarımız aracılığıyla aldığımız kimyasal ve fiziksel tepkilerin beyinde tetiklediği biyokimyasal reaksiyonlardan ibarettir. Aslında bizler “karar” almayız. Bizler, sadece beynimizi tetikleriz, beyin bizim tetiklememiz doğrultusunda bazı tepkimeler geçirir (cascade) ve bunun sonucunda salgılanan kimyasallar, yine beynimiz tarafından “düşünce” olarak algılanır. Ancak ortada “yaratılmış” hiçbir şey yoktur. Her şey, “algı”dan ibarettir.
Umarız açıklayıcı olabilmişizdir.
Saygılarımızla.
Kaynak:
Merhaba,
Ben pek tatmin olamadım açıkcası, ben işin içine tecrübe dediğimiz beynimizin bölümlerine yaşamımız boyunca işlenen bilgileri, beyin bir durum hakkında karar verme aşamasında ele aldığını düşünüyorum. örneğin hiç muz yememiş ama elma ile beslenmiş bir maymunun önüne bir muz ve bir elma koyarsak yemek için elmayı seçeceğini düşünüyorum.Yemek bir içgüdü elma ise bir veri. Burada tecrübe havuzuna başvuran beyin sadece elmayı bilmektedir ve bu bir karar sayılmaz. Fakat hem elma hem muzla beslanmiş bir maymunun muzu tercih edeceğini düşünürsek bu bir karar anlamına gelebilir buda bence demektir ki karar; beyinde bulunan tecrübe veya ahlaki havuzdan çekilen bilgilerin beyin tarafından elenerek biyojik yapısına ve yaşamsal fonksiyonlarına maximum faydayı sağlayacak bir eyleme dönüşmesinin adıdır diye düşünüyorum. Yani karar içgüdüsel davranışların tecrübe havuzundan faydalanarak bir eyleme dönüşme şekli sanırsam. Çok gelişmiş canlılar (bizim gibi) bilimden faydalanarak içgüdülerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak çok çeşitlilik doğurduk örneğin kozmatik sektörü. Benim merak ettiğim bir şempanzenin veya bir hayvanın bir varlık olarak var olduğunun bilincine varıp neden sorusunu sordurtan nedir? veya ne zaman bu soruyu sorar? bu bir iç güdümüdür? eğer içgüdü ise temelde hangi biyolojik ihtiyaca hizmet eder. Bizler neden sorusunu sorabiliyoruz. Bu soruyu sormamızın amacı varlık olarak var olma bilincine sahip olduğumuzdan kaynaklı mıdır? rakipsiz ve en güçlü olduğumuzdan dolayı kendimizi anlamlandırmak ihtiyacının bir ürünü müdür? Tanrıya inaç, yine insanın kendimizi anlamlandırma ihtiyacının bir teorisi ve ürünü müdür? peki o zaman bu bilinç nedir? bizim genlerimiz nasıl işlemiş olabilir veya nasıl evrimimizin bir halkasında ortaya çıkmıştır. Acaba bununla ilgili bir çalışma veya deney veya bir teori var mıdır?
Teşekkürler.
kuantum ve bilinci yanyana koyduğunuzda ne çıkacak çok merak ediyorum