İnsanın Kökeni


Ve primatların en son durağı, en büyük beyniyle: İNSAN …
İNSAN soyutlayabilendir…
İNSAN geleceğini planlayabilen tek canlıdır…
İNSAN gelecek kuşaklara bilgi aktarandır…
İNSAN seçme şansı olan tek canlıdır…
İNSAN soru sorandır…
İNSAN hayal kurandır…
İNSAN bilincinde olan tek canlıdır…
İNSAN ütopyalar peşinde koşarken yükselendir…
İNSAN eylemlerinden sorumlu olandır…
   Ve İNSAN yaşadığının ve öleceğinin bilincinde olan tek canlıdır… 
Bir zamanlar insansız bir doğa vardı. Zaman gelecek doğa yine insansız kalacak. Yeter ki insansız bir doğaya biz insanlar, KENDİMİZ, neden olmayalım.

 

İNSANIN KÖKENİ NEREDE YADA İNSAN NEREDEN GELDİ?
Hepimiz zaman zaman bu ve benzeri soruları kendi kendimize sormuş ve cevap aramaya çalışmışızdır. Bu sorular insan için yeni şeyler değil. İnsan merak eder. İnsan, insan olmaya başladığı zaman ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, evrendeki yerini kendi kendine sordu ve o zamanlardan günümüze kadar bu sorulara farklı biçimlerde cevaplar verdi. Bu cevaplara göre çeşitli dinler ve felsefi akımlar ortaya çıktı.
Bilimsel olarak, ilk kez Fransız doğa bilimcisi Lamarck (1744-1829), insan ile maymun arasındaki benzerliklere dikkat çekmiş ve insanın maymundan türemiş olabileceğini ileri sürmüştür. Ancak ilk olarak 1850’lerde, Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace tarafından birbirinden bağımsız olarak ortaya atılan “evrim kuramı” ile, insan genel canlılığın bir parçası olarak doğadaki yerine oturtuldu.
En Yakın Akrabalarımız
Moleküler biyoloji ile uğraşan araştırmacılar genlerimizin % 98,6 sının şempanzelerle aynı olduğunu saptadılar. Bu da biz insanların, günümüz insansı maymunları yani şempanzeler, goriller ve orangutanlarla yakın akraba olduğumuzun bir kanıtı. Onlarla milyonlarca yıllık bir soy çizgisini paylaşıyoruz. Yani aslında bizler maymundan gelmiyoruz, zaten maymunuz. Şempanzeler ve bizim türümüz, beş ila 7 milyon önce yaşamış ortak bir atadan geliyor…Gene de onlardan çok farklıyız. Peki ama neden onlardan bu kadar farklıyız?  İşte bilim buna Darwin’in “Evrim Teorisi ve Doğal Ayıklanma”  ile cevap veriyor. İnsan’ın bu değişik gelişimi bizim atalarımızın milyonlarca yıl boyunca goriller ve şempanzelerinkinden tamamen farklı bir ayıklanma baskısı altında  yaşamaları ile açıklanıyor. Goriller ve şempanzeler sık ağaçlı ormanlarda yaşarken, herşey atalarımızın savan ve açık araziler gibi orman açısından fakir yerlerde yaşadığını gösteriyor.İnsanın Evrim Hikayesi
Araştırmacılar her yıl yeni bulgularla İlk Primatlardan İnsana Doğru Evrim hikayesinin boşluklarını dolduruyor.
Dünyanın oluşumu 4,5 milyar yıl öncesine, yaşamın başlangıcı ise 3,5 milyar yıl öncesine kadar gidiyor. İnsanın da dahil olduğu “primatlar takımı” 70 milyon yıldır var.
Peki “modern insan” yada “Homo Sapiens” de denilen günümüzün insanı ne kadar zamandır var? Topu topu birkaç yüz bin yıldır. Homo Sapiens’in ilk insansı ataları olan, iki ayak üzerinde ve bugünün insanı gibi yürüyebilen maymunların yaklaşık yedi milyon yıl önce Doğu Afrika’da oluştukları düşünülüyor: Etiyopya’dan Mozambik’e kadar Afrika’nın doğu sahilleri boyunca uzanan Büyük Rift Vadisi’nde…
İki ayak üzerinde hareket edebilen bu “insansı maymunlara” “HOMINID = insangil” deniliyor.
Hominid’lerin de dahil olduğu “insansı maymunlar” (kuyruksuz maymunlar) 30 milyon yıl önce “maymunlar” (antropoid) takımından geldiler.
Maymunların içinden çıktığı ilk primatlar olan “yarı maymunlar” ın (prosimianlar) ise 70 milyon yıl önce ortaya çıktıkları sanılıyor.
“… küçük, ağaç faresine benzer bir yaratık, ormanın sık bitkilerle kaplı tabanından yukarı tırmanarak ağaçlarda yaşamaya başladı ve böylece zaman içinde ilk primat oldu.” “…sonraki 30 milyon yıl içinde primat takımı genişleyerek ağaçlarda yaşayan, böcekle beslenen, geceleri dolaşan birçok hayvan ortaya çıkardı.”*
Bir sıralamaya göre Primatlar Takımı 11 familya, 52 cins ve 181 türden oluşmaktadır. Biz insanlar “antropoidler” familyasının HOMO(insangil) cinsinden gelen HOMO SAPIENS türüyüz.
Burada bir parantez açalım: HOMO SAPIENS kökeninde “akıllı insan”, “zeki insan”, “sağduyulu insan” anlamını taşımaktadır. Bu isim insanın kendi kendisine, kendi türüne yakıştırdığı bir isimdir.
“…40 milyon yıl önce, tarihimizin o aşamasında bile, insan olarak şimdi bizim için büyük önem taşıyan donanımımız yani kavrayıcı eller, üç boyutlu görüş ve renkli görebilme yeteneği ortaya çıkmıştı.”**
Bunlar primatların ortak özellikleri dir. Ancak insanın bazı özellikleri yalnızca onda vardır ve insanı insan yapan özellikler dir.
30 milyon yıl önce oluşan, “MIYOSEN” çağının insansı maymunları geliştiler, çeşitlendiler. 20 milyon yıl önce insansı maymunların vatanı artık Afrika ormanları idi. Araştırmacılar arasındaki yaygın olan bir görüşe göre bu sık ormanlarda yaşayan insansı maymunlar, giderek seyrek ağaçlı düzlüklere doğru yayılmışlar ve insana doğru gelişmenin ilk kolunu oluşturmuşlardı. Ancak son yıllarda yapılan yeni fosil keşifleri, ağaçlı yerlerde yaşayabilen ve de iki ayak üzerinde yürüyebilen yeni bir “hominid”  türünün varlığını gösterdi. Ayrıca yakın zaman kadar bir şempanze türü olarak bilinen bonoboların da aslında şempanze olmayıp, ormanlarda yaşayan ayrı bir “insansı maymun” türü olduğu ortaya çıkınca, bu tezin geçerliliği tartışılır hale gelmiştir. Yani insana doğru gelişmenin savanlarda değil ormanlarda başlamış olabileceği görüşü de ağırlık kazanmaya başlamıştır.Ama her halükarda ilk “Hominid” ilk olarak Afrika’dan dünyaya yayıldığı tezi bu gün için geçerliliğini korumaktadır.
Ve 7 milyon yıl ile 2 milyon yıl öncesi arasında farklı çevre koşullarına adapte olmuş çok sayıda iki ayaklı “insansı maymun” türü gelişti. Bunlardan birisinde 3-2 milyon yıl önce beyin önemli ölçüde gelişmeye başladı ve “hominid”lerin bu türü HOMO(insan) cinsinin kökeni oldu.
Diğer türlere araştırmacılar “Australopithecus” (Doğu Afrika Maymunu) ile başlayan isimler verdiler. HOMO cinsinin bu erken örneğinin yaklaş ık 2,5 milyon yıl öncesinde oluştuğu tahmin ediliyor.  
Taştan aletler yapabildiği anlaşılan bu türe HOMO HABILIS (yetenekli insan) denildi. Bulunan fosillerden HOMO HABILIS’in kendi içinden, 2-1,7 milyon yıl önce, daha da gelişmiş bir beyin ve insana daha yakın biyolojik özelliklere sahip olan HOMO ERECTUS (dik duran insan) a yol açtığı sanılıyor. Aslında insan zaten ilk “hominid”lerle beraber dik durmakta idi.
 
 
 
İnsanın Afrika’dan dünyanın diğer yanlarına ilk yayılması yaklaşık “1,8 milyon yıl önce HOMO ERECTUS ile başlıyor. HOMO ERECTUS ve onun devamı olan değişik insanlar örneğin HOMO HEIDELBERGENSİS (bu insanlara “arkaik sapiensler” de denilmektedir.)  milyonlarca yıl Afrika, Asya, Avrupa ve Avustralya kıtalarında çeşitli insan türleri oluşturdular (Pekin Adamı, Cava Adamı vb.).
 
Bunlardan en fazla tartışılanı Avrupa ve Orta Doğu’da çok sayıda ve Asya’da da bir miktar fosilleri bulunan NEANDERTAL İNSANI olmuştur. Neandertellerin Avrupa’ya ulaşan heidelbergensislerden geldikleri düşünülmektedir.  Bir zamanlar bugünün insanının NEANDERTAL’ın (en azından Avrupa Kıtası’nda) bir devamı olduğu sanılmışsa da yeni gelişen tekniklerle fosil yaşlarının daha iyi saptanabilmesi ve yine gelişen mikrobiyoloji ve gen tekniği ile türlerin yaşının daha iyi tahmin edilebilmesi bunun böyle olmadığını göstermiştir. Yine de daha da yakın zamanlarda yapılan DNA araştırmaları, bu tezin tam doğru olmadığını, neandertellerle homo sapiens arasında bir gen alışverişinin gerçekleştiğini göstermektedir.
Yine araştırmalar Asya ve Avustralya kıtalarında da daha önce gelmiş insan türleri ile daha düşük oranlarda olsa da bir melezleşmeye işaret etmektedir…
Bu arada İlk göç eden grupların arasında yer almayıp Afrikada kalan Homo heidelbergensislerse Homo sapiense evrilmişlerdir.
Artık yaygın görüş bugünün insanının yaklaşık 500 bin yıl öncelerden itibaren Afrika’da, belki de Sahra yakınlarında geliştiğidir.
“Bilinen en eski Homo Sapiens fosilleri iki yüz bin yıl öncesine dayanmaktadır. Sembolik yeteneklere dair, büyük olasılıkla renklendirmede kullanılmış pigmentler gibi kanıtlar mevcuttur; ayrıca, sembolik iletişimin son derece karmaşık bir halini gerektiren uzun mesafe takasları ve gruplar arası ticarete dair kanıtlar da vardır. Türümüzün en eski üyelerinin türe özel en dikkat çekici bilişsel, sosyal ve davranışsal özelliğe de sahip olması muhtemeldir; dil becerisine.”***
Hikayemizde en son varılan nokta, türümüzün yaklaşık 100 – 60 bin yıl önce Afrika’dan tüm dünyaya yayıldığı ve geldikleri yerlerde eğer varsa daha önceki insanlarla çok düşük oranlarda da olsa çiftleşmeler nedeniyle gen alışverişinde bulundukları ve sonunda tamamen onların yerini aldıkları doğrultusundadır.
Yani kısacası dünyadaki tüm insanlar Afrika’daki tek bir insan türünden geldiler ve biz hepimiz Afrikalıyız. Doğaldır ki biz Türkler de!
* Göl İnsanları sh.12 Richard Leakey, Roger Lewin; TÜBİTAK  Yayınları
** a.g.eser sh 12
***Tanrılara Neden İnanırız j.Anderson Thomson sh 41 okuyanus

2 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. Nadir Erhan dedi ki:

    Makaleniz için teşekkürler. Açıklayıcı ve yalın anlatımınız bir harika..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s