Primatlar zoolojik sınıflandırmada memeliler sınıfı içersinde yer alan takımlardandır. İnsan da temel biyolojik özellikler bakımından diğer primatlarla büyük benzerlik gösterdiği için bu takımın bir üyesidir. İnsanla primatlar genetik bakımdanda birbirlerine çok yakındırlar. Bu genetik yakınlığın sebebi bütün primatların ortak bir kökenden evrimleşmiş olmalarıdır. 55 milyon yıl içersinde pek çok primat türü ortaya çıkmış ve her tür kendi evrimsel sürecini izlemiştir. Bu türler fiziksel ve genetik benzerliklerine göre sınıflandırılır.
Bugünkü büyük maymunlarla benzerlik gösteren en eski fosiller 25 milyon yıl öncesine aittir. Fosiller, orangutan ve goril gibi büyük maymunların evrimsel olarak diğer aileyle yollarını ayırdıklarını göstermektedir.
Şempanze ve insanların ataları ise yaklaşık 6 milyon yıl önce evrimsel olarak ayrılmıştır. Moleküler genetik araştırmalar ikisinin evrim çizgisinin birbirinden ayrıldığını ve tamamen ayrı yönlerde ilerlediğini göstermiştir.
Moleküler düzeydeki benzerliklere göre insan ve insanların ataları sınıflandırılmıştır. Bu sınıftaki insan türlerine Homini adı verilir. 6 tane insan türü vardır: Australopithecus, Homo habilis, Homo Erectus, Homo Heidelbergensis, Homo Neanderthalensis ve Homo Sapiens.
Australopitbecuslar insan evrimi açısından çok önemlidir. Onlar en eski homininlerdir. İki ayak üzerindeki bir duruşa ve hareket biçimine sahiptirler. Afrika’da 7 milyon öncesine ait hominin özelliklerine sahip fosiller bulunmuştur. Austra’ların beyin hacimleri modern insanların beyninden oldukça küçüktür. İnsan evriminin bir parçası olarak kabul edilmelerinin nedeni beyinleri değildir. Austra’ların iskelet yapıları modern insanınkine benzerdir. Bu yüzden insan sınıfındadırlar.
Homo babilisler ise Güney ve Doğu Afrika’da yaşamışlardır. Paleolotik döneme rastlarlar. Ve kendileri ilk insan türü olarak kabul edilir. Homo babilisler taş aletler yapmışlardır. Bu nedenle ilk insan türü kabul edilirler. Çünkü beyinsel bir işlev gerçekleştirmişlerdir. Bu yüzden onlara “becerikli insan” adı verilmiştir. Bu taş aletler insanoğlunun ilk yaratıcılığıdır ve en eski ürünlerdir. Bu aletler 2.5 milyon yıllıktır. Tanzanya, Etiyopya, Zaire ve Malawi’de bulunmuştur.
Homo Erectuslar, 1.9 milyon yıl öncesine kadar yaşamış olan bir insan türüdür. Afrika başta olmak üzere, Çin’de, Endonezya’da, Fransa’da ve İspanya’da erectuslara ait fosiller bulunmuştur. Bu durum onların Afrika’da evrimleşip Asya ve Avrupa’ya yayıldıklarını göstermektedir. Homo Erectuslar’da taş aletler yapmışlardır fakat bu aletler Babilis’lerin yaptıklarına göre daha gelişmiş aletlerdir ve işlev açısından daha çeşitlidir. Bunlar basit baltalardır. Bu baltalar kesmek, kazımak ve parçalamak için kullanılmıştır. Bir başka özellikleride grup halinde örgütlenerek avcılık yapmış olmalarıdır. Bütün bu özelliklere bakıldığında Homo Erectus’ların iletişim becerilerinin gelişmiş olduğu görülmektedir. En önemli özelliklerinden biri ise konuşabilmeleridir. Dillerinin ne zaman geliştiği tam olarak bilinmemektedir. Fakat dilin gelişimi beynin gelişiminde bir güç yaratmıştır.
Homo Heidelbergensisler’in fosilleride Asya Avrupa ve Afrika’da bulunmuştur. Bergensisler’in beyinlerinin hacmi neredeyse modern insanınkiyle aynıdır. Anatomik açıdan kısmende olsa modern insanlara benzemektedirler. O dönemde Avrupa’da yaşayan at, gergedan, geyik ve mamut gibi hayvanları avladıkları ve yedikleri bilinmektedir. Bu hayvanların kemiklerinde kesik izleri bulunmuştur. Alet yapma bakımından Erectuslara çok benzemektedirler.
Homo Neanderthalensisler’in soyu ise buzul çağına denk gelmiştir. Anatomik yapıları soğuk iklime uyum sağladıklarını göstermektedir. Kısa ve kalın bir vücut yapısı, kısa kol ve bacaklar ve büyük bir beyin, soğuk iklime uygun fiziksel özelliklerdir. Bu özellikler kutuplarda yaşayan günümüz insanlarında da görülmektedir. Neandertaller ilk defa ölülerini gömmüş olan insanlardır. Ölen kişilere özen göstermişler ve bu davranışın gelişmesi yaşam ve ölüm kavramlarını doğurmuştur. Neandertaller’in gerek alet teknolojileri gerekse manevi dünyaları gelişmiştir. Buzul çağının zor koşullarında hayatta kalmayı başarmışlardır. Fakat soylarının neden tükendiği tam olarak bilinmemektedir.
Ve Homo Sapiensler. Homo Sapiensler son insan türü, yani modern insanlardır. Bugün dünya üzerinde yaşayan bütün insanlar bu türün üyesidir. Bu nedenle kökeni en çok merak edilen ve en çok tartışılan bilimsel konulardan biridir. Kökeni açıklayan iki ayrı model vardır. Afrikadan çıkış modeli ve çok merkezli evrim modeli.
Afrika’dan çıkış modelini savunan bilim adamlarının başında Chris Stringer vardır. Bu modele göre Sapiensler Afrika’da ortaya çıkmıştır ve daha sonra Afrika dışına yayılmışlardır. Farklı çevresel koşullara gerek anatomik gerekse kültürel özellikleri sayesinde daha iyi uyum sağlamışlardır.
Çok merkezli evrim modelinin başında gelen isimse Milford Wolpoff’tır. Bu modele göre Homo Erectuslar kıtalara yayılmış ve burada bir çok merkezde bölgesel evrimler geçirmişlerdir. Ancak bu insanlar arasındaki bağ hiçbir zaman tam olarak kopmamış ve gen alışverişi her zaman devam etmiştir.
Bu iki modelde kaynağını iki bilgiden alır. Genetik araştırmalar ve fosil buluntular. Son yıllarda insan DNA’sıyla ilgili yapılan araştırmalar insan evrimiyle ilgili çok önemli bilgiler elde etmiştir. Genetik açıdan en büyük çeşitliliğin Afrika kıtasında olduğu anlaşılmışıtır.
Doğuş Gürle
08 Aralık 2009 Salı
Bilim-Teknik
Kaynak:
http://www.yazarport.com/read.aspx?baslik=insanin-atalari-ve-ilk-insan-bolum-2&yazino=9060